Sıfır atık konseptine, son zamanlarda gezegenin dört bir yanından yoğun bir çağrı var. Yaklaşık yüz yıl önce ortaya çıkan ve II. Dünya Savaşı’ndan sonrasında ise ivmelenerek hızlanan, gezegenin atık üretimine karşı bir duruş aslında bu çağrı.
On dokuzuncu yüzyılda, Batı dünyasında bile, hane halkı oldukça az atık üretiyordu. Artık gıdalar çorba yapmak veya hayvanları beslemek için kazanlarda kaynatılır, yetişkinler için kullanımlarını yitiren şeyler çocuklar için oyuncak olurdu. Kırılan nesneler onarılır, mobilya ve saat gibi dayanıklı ve kıymetli eşyalar nesilden nesile aktarılırdı. Tarımda ve hayvancılıkta gübre olarak organik gübre, kağıt yapımında eski çaput ve kumaş parçaları, sabun üretiminde kemikler, zararlı bitkilerin kontrol altına alınması ve gübre olarak küller kullanılmıştır. Bu durum yüzlerce yıl böyle sürüp gitmiş ve halklar neredeyse sıfıra yakın atık üreterek, kendi döngüsel ekonomilerini yaratmışlardır.
Ancak sanayi devriminden sonra bunların pek çoğu yitip gitmiştir. Bu dönemden önce, atık sorunu insanların oldukça nadir yaşadığı bir endişe idi. Kentleşme ve yükselen nüfus ile değişmeye başlayan yaşam şekilleri, dünya çapında toplu ve ucuz ürünler üreten montaj hattı faaliyetlerinin ilerlemesiyle neredeyse tamamen farklılaştı. Böylece bu sistem, özellikle ABD’den başlayarak, kullanımı kolay ve tek kullanımlık ürünleri tercih eden bir tüketim toplumunun temellerini atmış oldu.
Biri Sıfır Atık Mı Dedi?
“Sıfır atık” terimi ise çevresel problemlerden bağımsız olarak, ilk defa endüstriyel bir alanda kullanılmıştır. 1970 yılında Vacaville, California’daki Sıfır Atık Enstitüsü’nün kurucusu, Yale’den doktora derecesine sahip bir kimyager olan Paul Palmer’in sıfır atığa olan ilgisi çevresel açıdan ziyade bilimsel bir amaç içindi. Palmer, o zamanlar henüz gelişmekte olan Silikon Vadisi’ndeki yüksek teknoloji işletmelerinin, yeniden kullanılabilecek değerli ve temiz pek çok kimyasalı attığını fark etti. Sonuç olarak atık ürünleri pazarlayan bir şirket kurdu. Zamanla şirket, Silikon Vadisi’nde atılan her kimyasal için yeni kullanım alanları tespit etti. Palmer’ın sıfır atık tanımı, materyallerin bir kez kullanılıp atılması yerine tekrar kullanılması gerektiği ilkesine dayanmaktaydı.
Sıfır Atık Nedir?
Şimdilerde ve doğrudan tanımıyla ise sıfır atık, tüm ürünlerin yeniden kullanılması için kaynak ömrü döngülerinin yeniden tasarlanmasını teşvik eden bir felsefedir. Amaç depolama sahalarına, atık yakma fırınlarına veya okyanusa hiçbir çöpün gönderilmemesidir. Önerilen işlem, kaynakların doğada yeniden kullanılma şekline benzer. Zero Waste International Alliance’ın benimsediği tanım ise şu şekildedir: Sıfır Atık, etik, ekonomik, verimli ve vizyoner bir hedeftir, insanları hayat tarzlarını değiştirmeye ve sürdürülebilir doğal döngüleri örnek alarak yaşamlarını sürdürmeye yönlendirmeyi hedefler. Bu konseptte ana fikir, çıkan her atığın bir diğer döngünün kaynağı olacak şekilde kullanılması esasına dayanır. Sıfır Atık, atıkların ve malzemelerin hacmini ve toksisitesini sistematik olarak önlemek ve ortadan kaldırmak, tüm kaynakları korumak ve kurtarmak ve atıkların yakılmaması veya gömülmemesi için ürün ve süreçlerin tasarlanması ve yönetilmesi anlamına gelir. Sıfır Atık felsefesi doğru uygulandığı takdirde, gezegen, insan, hayvan ve bitki sağlığı için tehdit oluşturan, toprağa, suya ve havaya yapılan zararlı tüm deşarjları ortadan kaldıracaktır.
Sıfır Atık Ne Değildir?
21. Yüzyıl için, sıfır atık bir felsefenin sloganı olmuş durumdadır. Bu sloganı ekonomik ya da vizyoner bir hedef olarak iki gruba ayırabiliriz. Çünkü artık bu terim oldukça farklı anlamlar taşıyor.
Kuzey Carolina’dan Canberra’ya, Buenos Aires’ten Arjantin’e, Alapuza’dan Hindistan’a kadar pek çok şehir ve bölge çeşitli sıfır atık stratejileri geliştirip, uyguluyor. Toyota, Nike, Xerox ve daha pek çok büyük şirket de sıfır atığın peşinden gitmekte. Ancak sıfır atık, dünyanın farklı yerlerinde, farklı kurum ve kuruluşlarda pek çok farklı anlama geliyor. Bazıları ise sürdürülebilirlik adı altında yüksek dozda ironi içeriyor. Örneğin, dünyanın en büyük perakendecisi ve çoğu insan için küreselleşme ve ucuz imalat probleminin bir sembolü olan Wal-Mart‘ı düşünelim. Şirket katı atıklarını önemli ölçüde azaltmış durumda. Plastik yerine mısır bazlı bir paketleme materyali kullanıyorlar, satılmayan gıdalarını kompostluyorlar. Dahası, Colorado’daki yeşil mağazalarında eski pişirme yağlarını binayı ısıtmada yakıt olarak kullanıyorlar.
Sapma Oranı Sıfır Atık Değildir
Şirket ise reklamlarında “sapma oranlarını” bir başarı göstergesi olarak kullanırken, hedeflerinin tüm küresel operasyonlarında sıfır atığa ulaşmayı hedeflediklerini söylüyor. Sapma oranı ise, herhangi bir kurum ne kadar çok atığı atık depolama sahasına göndermeyip, çıkan bu atığı geri dönüşüme gönderirse o kadar çok artıyor. Yani yüksek atık sapma oranları bir başarının göstergesi. Fakat, sapma oranları geri dönüşüm ile tam olarak özdeş değil ve geri dönüşüm gündemleri gerçek bir sıfır atık kavramı oluşturmuyor. Çünkü aynı miktarlarda atığı farklı yerlere göndermiş olmak, atık azaltmak anlamına gelmez. Hatta, en başından seçilen malzemenin geri dönüşüme gönderilebilir olup olmadığından ziyade malzemenin ne kadar uzun süre ve tekrar tekrar kullanılabileceği anlamına gelir. Sıfır atık düşüncesinde, geri dönüşüme gönderilen atık aslında tasarım kusuru olarak görülür.
Başarılı Bir Sıfır Atık Örneği
Florida merkezli, çevre dostu bir bira fabrikası, sıfır atık çıkararak, dahası okyanuslarımız ve sakinleri için de besin kaynağı sağlayarak kendi adına doğaya nasıl en az zarar veririmin çözümünü bulmuş: Biyolojik olarak bozunabilir altılı bira halkaları. Bu halkalar normalde hayvanlara çok büyük sıkıntılar yaşatırken, bu sefer sulardaki yaban hayatı için besin görevi görüyor. Firmanın ürettiği bira halkaları atık olmaktan çıkıp, bir başka canlı için de besin kaynağı oluyor. Doğanın döngüselliğini de görebileceğimiz bu örnek, gerçek bir sıfır atık örneği.
Atık Miktarları Artmaya Devam Ediyor
Dünyanın dört bir yanından bireylerin, şirketlerin, toplulukların sıfır atık konseptine kulak verip atıkları azaltma konusundaki isteklerine rağmen, mevcut tahminlerin çoğu, atılan malzemelerin miktarının azalmaktan ziyade arttığını, geri dönüşüm ve yeniden kullanım oranlarının ise ılımlı olduğunu göstermekte. Avusturyalı ekolojist Willi Haas ve meslektaşları tarafından yapılan yakın tarihli bir çalışma gösteriyor ki dünya genelinde yaklaşık olarak yılda 4 milyar ton atık geri dönüştürülüyor. Bu miktar, 41 milyar tonluk üretim çıktısı ile karşılaştırıldığında oldukça düşük bir sayı. Atıklarımızı azaltmayı gerçekten istesek de bu hedefe doğru ilerleme sürecimizin oldukça yavaş olduğu aşikar. Bu sebeple sıfır atık felsefesini doğru anlamanın gerekliliği açıkça ortaya çıkıyor.
Kaynaklar:
84 yorum