Buse Nur HaytaTopraklar dünyanın doğal filtreleme sistemidir. Ancak şimdiden 3’te 1’ini kaybettik. Peki toprak kirliliği yeterince dikkatimizi çekiyor mu?
Topraklar filtre görevi üstlenerek doğal bir arıtma sistemi oluşturur. Ancak her sistemde olduğu gibi topraklarımızın da bir filtreleme kapasitesi mevcut. Biz insanlar da bu kapasiteyi maalesef aşıyoruz. Toprak kirliliği içtiğimiz suyu, yediğimiz yiyecekleri, soluduğumuz havayı ve sağlığımızı tehdit etmekte. Toprak kirliliğinin en büyük payı diğer kirliliklerde olduğu gibi yine insan kaynaklı. Sanayileşme, savaşlar, madencilik ve tarımsal faaliyetler toprak kirliliğine sebep oluyor. Tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar, düzensiz katı atık depolamaları, çarpık kentleşme toprağa yaptığımız en büyük kötülüklerden.
Bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kendilerini kalkındırırken, çevreye verdiği zararları önlemek amacıyla atık yönetimleri yapıyor ancak bu yönetimlerinin yeterliliği görecelidir. FAO(Food and Agricultural Organization) verilerine göre Avusturalya’da yaklaşık 80.000 bölge, Çin topraklarının %16’sı ( %19’u tarımsal aktivite kaynaklı) kirli olarak adlandırılıyor. Avrupa Ekonomi Alanı ve Batı Balkanlarda toplam 3 milyon alan da aynı şekilde kirli olarak adlandırılmakta. Amerika Birleşik Devletlerinde ise 1300 bölge kirli toprak kategorisinde bulunuyor. Kirliliği sayılarla anlatınca daha dikkat çekici hale geliyor.
Topraklarımızdaki bu kirlilik direkt olarak yiyeceklere geçtiğinden, bizim için çok önemli risk taşıyor. Bitki metabolizmasına zarar veren bu kirlilikler ürün verimini azaltıyor, ürün kalitesini değiştirerek zararlı kimyasalların besin zincirinde birikmesine sebep oluyor. Ağır metaller, PCB’ler ve ilaç sanayide kullanılan diğer maddeler endokrin sistemimize zarar veriyor.
Bu sebeple atık ve tehlikeli atık tanımlarını iyi işlemiş yönetmeliklerle atıklarımızı yönetmeli, dünyaya verdiğimiz zararı en aza indirgemeliyiz.
Kaynakça:
Benzer yazılarımız için:
Selin Gokce
İrem Ağaçcıoğlu
Harun Zeybek
1 yorum