Şu sıralar uzun süredir aksattığımı fark edip çarçabuk düzeltme çabasına girdiğim bir olay var ve beni çok mutlu ediyor: okuyorum. Tıpkı eskiden okuduğum gibi okuyorum. 2020 de hazır gelmeden bu alışkanlığımı tekrar kazandığım için epey sevinçliyim. Mezun olma,taşınma, işe adapte olma derken epey aksatmıştım ve hiç de gurur duymuyordum bu olayla.
Alışkanlığı tekrar kazanmak için insanı en hızlı moda sokan eylemi gerçekleştirdim: yeni kitaplar satın aldım. Birkaç tane. Hatta çok sevdiğim de bir ritüelim var kitaplarımla, isim-tarih-şehir yazmak. Onları da yaptım bir bir. Sonrasında olması gereken her şey de olması gerektiği gibi ilerledi. Kitapları okumaya başladım, kütüphaneme ekledim ve sonra yenilerini satın almak için bakmaya başladım bile. O zaman geldi bu ikilemin ilk hissi: Kitap satın almak da aşırı tüketime giriyor mu acaba? Sonuçta sahip olduğum ama henüz okumadığım onlarca kitabım vardı. Veya koskocaman şehir kütüphaneleri bütün şehirlilerle paylaşarak okuyabileceğiniz kitaplarla dolu olan. Aldığım her kitap için harcanan enerjiyi düşündüğümde sıkışıp kaldım bu ikilemde. Ağaçlar, taşınma esnasında doğaya salınan karbon ve ambalajlanmasında kullanılan paketleme materyalleri. Her biri aslında yine atıktı. Ama işin bir ucu da kitaptı. Zarar veremez diye düşündüğüm en masum şeyin üretiminde bile harcanan enerji düşünüldüğünde can sıkıcıydı. Üstüne bir de minimal hayata geçen ve görece sürdürülebilir bir hayat çabasında olan insanların deneyimlerini anlattıkları videoları izledikçe KÜTÜPHANENİZDE KULLANMADIĞINIZ KİTAPLARI BAĞIŞLAYIN cümlesinin birkaç varyasyonunu duyduğuma da yemin edebilirim.
Fakat satın aldığım şeyin de kitap olduğunu düşünmek beni huzurlu bir ruh haline sokuyordu, sadece satın alma kısmı bile insana huzur veriyor. Üretmeye olan katkısından tabi bu mutluluk. Sonra bir arkadaşımın kullanıp çok memnun olduğu e-book seçeneğini düşünmeye başladım. Daha doğrusu hala düşünüyorum. Bir e-book satın alırsam şüphesiz uzun vadeli bir yatırım yapmış olacağım, İngilizce okumak istediğim fakat fiyatları görece pahalı olan kitaplara ulaşım kolay olacak, ağaç kesilmesini kendimce engellemiş olacağım ve katkıda bulunmayacağım. Fakat kitap ya bu. Dokunacaksın, altını çizip not alacaksın ki aylar sonra açıp baktığında mutlu edecek o satırlar seni. Şarj etmek zorunda da değilsin. Ama yine de soruyorum kendime, tüketim mi? Evet tüketim. Daha sürdürülebilir demeyi sevmiyorum bunun yerine havanın toprağın suyun sevebileceği bir ikamesi var mı diye soruyorum. Var evet. Sanırım bu konuda hep bu ikilemi yaşayacağım.
Fakat dokunmayı ve görmeyi seçecek gibi görünüyorum.
İkilem yaşayacaksam da böylesi olsun.
1 yorum
Geçen gün yolda yürürken bunu ben de düşünüyordum ve bugün bir gönderi olarak karşıma çıkması inanılmaz. Kitaplık oluşturmayı ve zaman içinde gelişen bu kütüphaneye bakmayı çok seviyorum ama kitapların çoğunu bir kereden fazla okumuyorum ve açıkçası vermeye de kıyamıyorum.Sanırım kitaplar minimalist yaşamda üstesinden gelemeyeceğim bir konu olarak kalacak 🙂