Binalar sürdürülebilirlik hedefinin temelini oluşturuyor ve hali hazırda bulunan derecelendirme sistemleri binaların ne durumda olduğunu gösterse bile sistemin sahip olduğu kusurlar inkâr edilemez.
Yaşadığımız ve çalıştığımız binalarda oluşan atıklar günlük atıklarımızın büyük bir kısmını oluşturmakta. İnşa ettiğimiz bu yapılar temiz suyun 6’da birini kullanmakta, odun stokunun çeyreğini tüketmekte ve gaz emisyonu yaymakta. Yapımı ve yıkımı sırasında çıkan atıklar ise toplam atık seviyesinin %40’ına tekabül etmekte.
Binalarımızın sürdürülebilirliği ise “yeşil” derecelendirme yöntemi ile hesaplanabiliyor. Avustralya’da Deakin Üniversitesindeki araştırmacılar sertifikasyon şeması üzerinde çalışmalar yapıyor ve bu derecelendirme araçları hakkında bilgi toplayıp süreci geliştirmeye çalışıyorlar.
Yapılan araştırmada çıkan önemli sonuçlardan bir tanesi ise “Green Star” gibi sürdürülebilirlik derecelendirme sertifikalarının denetlenmemiş olması. Birçok derecelendirme ölçütü tahmini sonuçlar üzerine dayanırken diğerleri ancak belli bilimsel ölçütler kullanıyor. Ayrıca kullanılan sürdürülebilirlik parametreleri ise yalnızca binadakileri kapsıyor. Binaya ulaşım ve diğer dış etmenler hesaplanmıyor.
Her bir yeşil derecelendirme aracı sürdürülebilirliği belirlemek için farklı parametreler kullanıyor. Su tüketimi, enerji kullanımı ve açığa çıkan atık miktarı bunların birkaçı. Ölçülmesi gereken kriterler listesi ise uzayıp gidiyor.
Derecelendirme sistemlerinin geleceği
Şu anda dünya genelinde 600’den fazla derecelendirme araçları var. Birçoğu derecelendirme ölçüsü açısından birbirine benzemekte ve müşterilerine sundukları hizmet kalitesi ise düşük. Yani “Yeşil Etiket” ile damgalanan binaların aslında neden yeşil olduğu veya hangi kriterler ile bunu sağladığı sağlam temellere oturtulmadan yapılıyor.
Derecelendirme sisteminden faydalanıp sertifika almak isteyen kullanıcılar ise sürdürülebilirliği düşündüğünden değil, prestij kazanmak istediğinden dolayı bu yola başvuruyor. Denetlenmenin az olması ile beraber bu derecelendirme yönü doğrultusunda attığı adımlar ise sürdürülebilirlik adına pek bir fayda sağlamıyor.
Yerel yönetimlere ve hükümetlere ise bu noktada büyük görev düşüyor. Yaşanabilirlik ve sürdürülebilirlik sağlanmak isteniyorsa derecelendirme sistemlerinin denetlenmesi ve sistemde kullanılan ölçüm araçlarının sağlam temellere oturtulması gerekiyor.
Benzer yazıları okumak isteyen kullanıcılarımız için linkler:
Kullandığı enerjiden daha fazlasını üreten ülke: Portekiz
AT&T 2020 yılına kadar 100 tesisi ile Sıfır Atık olmayı hedefliyor